Bölüm Tarihçesi

 

Prof. Dr. Ahmet Mete SAATÇI

Ekim 2011

İlk Günler

Doktora sonrası araştırmalarım sırasında beraber çalıştığım Prof. Ken Ives, “Bir gün senden bir şeyin tarihçesini anlatmalarını isterlerse artık ihtiyarladığını anlayabilirsin” demişti. Bunu söylediği zaman katıldığımız konferansta kendisinden filtrasyonun tarihini anlatması istenmişti.

1990 senesinde, yurt dışından döndüğüm zaman, eski rektörümüz Prof. Orhan Oğuz tarafından Çevre Mühendisliği bölümümüzü kurmak üzere davet aldım. Mühendislik Fakültesi’nde Doç.Dr. Nüket Yetiş, Doç.Dr. Ömer Cebeci, ve Yeditepe Üniversitesi eski rektörü Ahmet Serpil, Mühendislik Fakültesi alt yapısını oluşturabilmek için çalışıyorlardı.

İlk asistanlarımız Zehra Can (şimdi bölümümüzde Doçent) ve ODTÜ’den Recep Şahin’di (şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda Çevre Yönetimi Genel Müdürü).

İlk alınan öğrencilerimiz 15 kişi kadardı. Bazılarının aileleri yeni kurulan bu bölümü seçip seçmeyeceklerine karar verebilmek için benimle gelip özel olarak konuşuyorlardı. Laboratuvarımız, Bölüm Başkanlığı ve Öğretim Üyesi ofislerimiz ve diğer alt yapımız olmadığı için kendilerini ikna edebilmek pek kolay olmuyordu. Kendilerine, daha evvel İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nün kurulmasında çalıştığımı ve yurt dışında benzer bir bölümü kurduğumu, bölümün İngilizce eğitim vereceğini anlatıyordum.

Eğitim Felsefesinin Oturması ve Bölüm Dersleri

İlk bölüm derslerinin ne olacağı konusundaki toplantılara diğer fakültelerden öğretim üyeleri de katıldığı için ilginç ders programları oluşuyordu. İlk seneler 4 fizik dersinin programa koyulması ve Çevre Mühendisliği’nde Muhasebe dersleri bunlardan bazılarıydı (bu programları hala saklıyorum, ilk toplantı notlarım ve ders çizelgeleri ofisimde bulunuyor). Ders programını oluştururken Amerikan üniversitelerini ve Türk üniversitelerini inceledik. Bölümümüzden mezun olan öğrencilerimizin hayatta başarılı olabilmeleri için birkaç ana hususu şart koştuk. Bunlar:

  • Bilgisayarın eğitimde ve mesleklerini icra etmelerinde çok ağırlıklı olarak kullanılması (o zamanlar PC’ler daha yeni kullanılmaya başlanmıştı). İngilizce eğitim. Öğrencilerimizin sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da çalışacaklarını ve eğitimlerini ona göre almaları gerektiğini unutmadık. Bunun için İngilizce’ye hakim olmaları gerektiği gerçeğinden hareket ettik. Amerikan ders kitaplarını tercih ettik.
  • İngilizce hazırlık okulunun eğitimini Prof. Ahmet Serpil Bey yakından takip etti. Ve kalitenin düşmemesi için azamî gayreti gösterdi.
  • Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde mesleğini icra edebilecek mühendisler yetiştirmek. Bugün bu idealin büyük oranda gerçekleştiğini görmekten mutluluk duyuyorum. Eski öğrencilerimi aradığım zaman “hocam yurt dışında bir iş takip ediyorum” sözünü sıkça duyuyorum. Değişik ülkelerde çalışan, kendi ofisleri olan epey mezunumuz var. Kendilerine Türkiye’nin nüfusunun dünya nüfusunun %1’i olduğunu ve %99 su kullanıcısının Türkiye dışında olduğunu derslerde anlatmaya çalıştık. Çevre konuları içerisinde su kısmına önem vermemizin sebebi olarak, bu sahada projelerin, yatırımların ve ihtiyacın diğer alanlardan daha fazla olduğunu düşünmemizdi.
  • Sadece teorik bir eğitim değil, aynı zamanda pratiğe de önem veren bir eğitim sistemi. Bunun için boyutlandırmaya ve saha ziyaretlerine önem verdik. Daha sonra Amerikan ders kitaplarındaki örnekleri bırakarak, tamamen Türkiye’deki problemlerin çözülmesine dair örnekleri anlatmaya başladık. Dışarıdan bölümün idamesi için aldığımız ve çözümüne katkı sağladığımız projeleri derslerde okutmaya başladık. Zamanla bu projeler Amerikan ders kitaplarını sadece referans kitabı olarak kullanmamızı sağladı. Öğrencilerimizin bireysel ve grup halinde çalışabilme kabiliyetlerinin geliştirilmesi. Bunun için grup halinde çözecekleri boyutlandırma projeleri vermeye başladık. Hitabetlerinin ve toplum önünde konuşma becerilerinin gelişebilmesi için sunumlar yaptırdık. Bu pratiğe dönük örneklerin çözümünün ilk sınıflarda da öğretilmesi için gayret ettik.
  • Öğrencilerimizin profesyonel mühendislik raporları hazırlamayı öğrenmelerine ve hazırladıkları bu raporları bir profesyonel toplantılarda sunabilme becerisini elde etmelerine çalıştık. Grup çalışmaları eğitimi veren Drexel Üniversitesi’ni ziyaret edip, bu çalışmaları nasıl yaptıklarını inceledik. Bu çalışmalar neticesinde boyutlandırma ve sunum derslerini vermeye başladık.

Laboratuvarın Kurulması ve Bölüme Alınan İlk Projeler

İlk laboratuvarımız olarak ofisimin yanındaki küçük sekreter odasının masasını kullandık ve çay bardakları ile titrasyon deneyleri yaptık. Tam bu dönem, lisede Kimya hocam olan Roy Rood beni ziyarete gelmişti. Kendisine nasıl deneyler yaptığımı anlattığım zaman kısa zamanda herşeyin iyileşeceğini söylediğini hatırlıyorum.

Nüket Hanım para bulabilmek için Türk Petrolleri sahibi Aydın Bolak gibi önemli şahıslardan bizler için randevu alıp kendileriyle görüşmemizi sağlıyordu. Aydın Bolak Bey’le yaptığımız toplantıda kendisinden laboratuvar kurmak için malî yardım talep ettiğim zaman, kendisinin Istranca Dağları’nda bir su kaynağının olduğunu ama pH değeri düşük olduğu için satamadığını, bu meseleyi çözdüğüm takdirde laboratuvarıma cihaz alabileceğini söyledi. Bu problem üzerine daha evvel çalışan bir Amerikalı mühendisin, suyun içine hava vererek suyun pH’sinin düşmesine sebep olan CO2 gazını sudan ayırmaya çalıştığını söylediler. Istranca Dağları’nda rahmetli Prof. Kazım Çeçen Hoca ve yeni asistanımız Zehra Can ile birlikte su kaynağını birkaç kere ziyaret ettik. Oradaki bir su deposunun içerisine pazardan alınan duşları yerleştirip, bir pompa vasıtasıyla suyu depo içerisinde çevirdiğimiz zaman pH’ın istediğimiz seviyeye yükselebildiğini müşahede edince laboratuvar için gerekli parayı kazandığımızı anladım. Deponun içine yanan bir kibriti soktuğum zaman karbondioksitten dolayı sönmesi de unutamadığım bir hatıradır.

Daha sonra Aydın Bolak Bey’in Boğaz’daki Yılanlı Köşk yalısında yapılan bir toplantıda, isteğim UV-VIS Spektrofotometresi, Atomik Absorpsiyon Spektrofotometresi vb cihazların alınmasına karar verildi. Aynı sene su hattının döşenmesi hidroliği üzerinde de çalışmam istendi ve bütün bu hususlar, yeni açılan bölümümüzde pratik ders malzemesi olarak okutuldu.

Bu sırada İstanbul’da baş gösteren su sıkıntısına yardım etmek için Dekanımız Ahmet Serpil ile birlikte o zamanki İSKİ genel müdürü Ergun Göknel’i ziyarete gittik. Kendisi bana İSKİ’de bulunan bir ozon aletini devreye sokmamı istedi. Denizden tatlı su elde etmek için ters osmoz tesisi kurmak istediklerini ve bu husus hakkında bir rapor hazırlamamı istedi. İSKİ ile ilk çalışmalarımız bu şekilde başladı ve daha sonra İSKİ Genel Müdürlüğü’ne gelen şimdiki Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel Eroğlu zamanında ve ondan sonra gelen genel müdürler zamanlarında da devam etti. İSKİ’den ve İSKİ laboratuvarlarından, miadını doldurmuş kimyasallar ve cam eşyaları alıp laboratuvarımızı zenginleştirdik.

Aramıza Dr. Aslıhan Kerç’in de katılmasıyla, Elmalı Barajı’nın temizlenmesi, Elmalı tesisinin iyileştirilmesi ve Türkiye’de ilk içme suyuna ozon tatbikatının yapılması projesini üstlendik. Burada Aslıhan Kerç’in yaptığı ozon çalışmaları uluslararası hakemli dergilerde makaleler olarak yayınlandı. Elmalı tesisi yenilenerek devreye alındı ve Elmalı Barajı temizlendi. İçme suyunda ilk polimerlerin ve toz aktif karbonun tatbikatı da, bölümümüzün liderliğinde bu tesiste yapıldı. Elmalı tesisleri ve barajı fakültemize yakın olması sebebiyle bölümümüzün bir saha laboratuvarı gibi çalışmaya başladı.

Rahmetli babam University College’da post doktoram sırasında öğrendiğim, G değeri belli bir jar test aletini, teyp motoru kullanarak evde yaptı ve ilk G değeri belli jar test deneylerimize başladık*. Bu aleti hâlâ ofisimde saklıyorum.

Daha sonra gelen İngiliz kredisi kullanılarak bölümümüze katılan Prof. Dr. Ahmet Alp Sayar ile birlikte seçtiğimiz laboratuvar aletleriyle laboratuvarımız profesyonel bir hâl almaya başladı. İTÜ’de eski çalıştığım laboratuvarda gençliğimde kurduğum Türkiye’nin ilk Toplam Organik Karbon ölçüm cihazını eskidiği ve kullanılmadığı için laboratuvarımıza taşıyıp, enstrümantal analiz dersinde eğitim maksadıyla kullandık.

Daha sonra bölümümüze İTÜ’den Japonya’daki doktorasını yeni bitirip katılan Dr. Bülent İnanç ile laboratuvarımız yeni bir safhaya girdi. Yeni katılan öğretim üyesi arkadaşlarımızın projeler alarak getirdiği aletlerle laboratuvarımız bugün modern üniversitelerde bulunan çevre mühendisliği laboratuvarları seviyesine gelmiştir. Laboratuvarda yapılan TÜBİTAK projelerini zaman zaman laboratuvara uğrayıp izlememe rağmen, takip etmekte zorlanıyorum.

Binalar ve Alt Yapı

Binaların ve alt yapının hazırlanmasında Prof. Nüket Yetiş, Prof. Ahmet Serpil ve Prof. Ömer Cebeci’nin katkıları büyüktür. Şimdiki Mühendislik Fakültesi binalarının bulunduğu çamur içerisindeki alana ağaç dikerken çekilen resimlerimiz o zamanki durumu çok güzel anlatır. İlk kurulan “tuğla bina”da bizi ilk ziyaret eden yabancı üniversite İsrail Technicon Üniversitesi idi. Bu toplantıya hazırlanırken toplantı masamızın olmadığını ve çay masalarını birleştirip üzerine yeşil bir örtü serdiğimizi hatırlıyorum. Zamanla alt yapımız gelişerek bugünkü durumuna geldi.

Çevre Mühendisliği Laboratuvarı’nda. 

Arıtma tesisi danışmanlığı.

Öğrenciler ile arıtma tesisi teknik gezisi (Aralık 2010). 

 Laboratuvarımızda ilk jar test deneylerinde kullanılan cihaz.

Türkiye’deki ilk Çevre Mühendisliği Bölümü’nün (1975, Ege Üniversitesi) kurucusu ve İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde 25 yıldır hizmetleri devam eden Prof.Dr. Ahmet Samsunlu; Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü kurucusu Prof.Dr. Ahmet Mete Saatçı ve Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr. Ömer Akgiray


Prof. Dr. Zehra CAN

Kasım 2011

1991 yılı Eylül ayında bölümümüze araştırma görevlisi olarak kabul edildiğimde, fakültemiz henüz iki yaşındaydı ve sadece Bilgisayar, Çevre ve Endüstri Mühendisliği bölümleri eğitim vermeye başlamıştı. Şimdi geriye dönüp baktığımda, fakültede ilk hatırladığım şey “yokluk”. Kelimenin tam anlamıyla… Ofisler, bilgisayarlar, yazıcılar, telefonlar… her şey ortak kullanılmakta. Zaten kullanılmakta olan odalar ve sınıflar da bir başka fakülteye ait… Fakültenin çok genç, çekirdek bir öğretim üyesi kadrosu var. Bu insanlar kendilerine müthiş güveniyorlar. Bir şeyleri değiştirebileceklerine, önemli katkılarda bulunabileceklerine inanıyorlar. Amaçlarını, hedeflerini belirlemişler ve inanılmaz bir sinerji ile çalışıyorlar.

İşte ben böyle bir ortamda, çok değerli hocam, Prof. Dr. Ahmet Mete Saatçı’yla çalışmaya başladım. İlk zamanlarda bölümde sadece Saatçı hocam ve ben vardık. Çok yorucu, zor ama güzel günlerdi… Saatçı Hocam, bir taraftan, onun istediği kalitede İngilizce ders verebilecek öğretim üyesi bulamadığı tüm bölüm derslerine giriyor, bir taraftan henüz binası bile bulunmayan Çevre Mühendisliği Laboratuvarı için ihtiyaçları belirliyor, kaynak bulmaya çalışıyor, bir taraftan da bölümü güçlendirecek, kendisiyle görev ve sorumluluk paylaşacak kaliteli öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri arıyordu. Bu yoğun tempo içinde laboratuvar cihazı satan firma temsilcileriyle, benim de katıldığım ve saatler süren toplantılar yapıyorduk. Her cihazı tek tek inceliyor, farklı marka ve modeller için karşılaştırma tabloları hazırlıyorduk. Çünkü bir gün o pahalı cihazları alabileceğimize, güzel bir bölüm laboratuvarına kavuşacağımıza inancımız tamdı. Aslında, bu firmalarla görüşmeler yaptığımız dönemlerde, öğrencilerimize, Ahmet hocamın odasında çay bardaklarıyla yaptırdığımız sertlik, alkalinite deneyleri için gerekli saf suyu bidonla Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nden alıp, getiriyorduk. Ama olsun… Tüm bu yokluklar, imkânsızlıklar geçiciydi… Biliyorduk ve inanıyorduk…

Şimdi, bugün, tam 20 yıl sonra, fakülteme ve bölümüme baktığımda, (aslında bugünkü benim yaşlarımda olan) o günkü büyüklerimin kendilerine güvenmekte ne kadar haklı olduklarını çok daha iyi anlıyorum.

Sanırım onlar bugün; zekâ, istek, özgüven ve çalışma azmi ile lider konumda bir mühendislik fakültesini meydana getirmiş olmanın haklı gururunu yaşıyorlardır. Ben de kendi adıma, bu süreçte onlarla çalışmış olmanın mutluluğunu yaşıyorum.

Yıllar içinde aramıza pek çok yeni arkadaş eklendi. Hepsi de bölümümüze ayrı ayrı değer kattılar. Katmaya da devam ediyorlar. Daha yapacak çok işimiz var…

Zehra Semra Can

 

Prof.Dr. Ömer Akgiray 

Nisan 2012

1990 Senesinde Syracuse Üniversitesi’ndeki doktora çalışmalarımı bitirdikten sonra, San Diego-California’da özel bir şirkette çalışmaya başlamıştım. Bir senesi üniversitede, iki senesi de şirkette geçen toplam üç senelik kesintisiz ve yoğun bir çalışmadan sonra, bahis konusu süre zarfında hiç görmediğim ailemi ve memleketimi görmek için 1992 yazında Türkiye’ye geldim. İstanbul’da bulunduğum bir sırada, daha evvel Marmara’ya katılmış olan bir öğretim üyesi arkadaş vesilesi ile Marmara Üniversitesi’ni ziyaret ettim ve Ahmet Mete Saatçı Hoca ile tanıştım. Doğrusu aradan uzun seneler geçti ve o zaman neler konuştuğumuzu ayrıntılı olarak hatırlamıyorum. Ancak bana, ya o zaman yüzyüze, ya da daha sonraki bir telefon görüşmemizde, “bize katılırsan, az sayıda ders verirsin, çok para kazanırsın” gibi bir şeyler söylediğini hatırlıyorum!

Sanıyorum tatilim bitip ben ABD’ye döndükten aylar sonra bir telefon konuşmamız oldu. Kendisi de Kimya Mühendisi olan Ahmet Bey, aldığım eğitimin ve edindiğim tecrübelerin Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nde üstleneceğim görevler ve vereceğim dersler için uygun olduğuna beni ikna etti. Ahmet Saatçı Hoca benden bir nesil önce olmakla beraber, benzer “altyapılara” sahiptik. Mesela, ikimiz de Kadıköy Maarif Koleji mezunu idik, ikimiz de Kimya Mühendisi idik, ikimiz de ABD’de doktora yapmıştık. Ahmet Bey ile uyum içinde çalışabileceğimize kanaat getirdim. Türkiye’ye dönme ve Marmara Üniversitesi’ne katılma kararlarını büyük ölçüde kesinleştirdikten sonra,

Ahmet Bey’den aşağıda bir kısmı görülebilecek olan faksı aldım. Aradan yirmi sene geçtikten sonra bile, sadece sonraki yıllarda bazı kitapların yeni baskılarının çıktığını vurgulayarak, buradaki kaynak listesinin su ve atıksu ile ilgili kısmının hâlâ geçerli olduğunu, listenin derlendiği zamana göre ise mükemmel bir kaynak listesi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çevre Mühendisliği öğrencilerine de iyi bir referans olacağı düşüncesiyle faksın başı ile beraber listeyi de aynen naklediyorum.

  

1993’ün Eylül ayında bölüme katıldım ve toplam iki öğretim üyesinden biri ve bölüm başkan yardımcısı olarak çalışmalarıma başladım. Geldiğim ilk dönem toplam dört ders verdiğimi ve yardımcı doçent maaşının çok düşük olduğunu hatırlıyorum. Ahmet Hoca’nın ben hâlâ ABD’de çalışırken bana söylediği “bize katılırsan, az sayıda ders verirsin, çok para kazanırsın” mealindeki sözlerini o senelerde kendisine sıkça ve gülerek hatırlatmışımdır.

San Diego’da çalıştığım şirketten istifa ettiğim zaman, şirketteki idareciler ve çalışma arkadaşlarım bunun sebebini anlayamamışlardı. Niçin Türkiye’ye dönmek isteyeceğimin mantıklı bir izahatını göremiyorlardı. İşin ilginç yanı, Türkiye’ye döndükten sonraki senelerde Türk talebelerden ve Türkiye’deki başka insanlardan benzer tepkiler aldım. Yüksek maaşlı ve meslekî açıdan tatmin edici bir işim vardı, ABD’nin en câzip kentlerinden birinde yaşıyordum. Türkiye’de ise, ne kadar çok gayret edersem edeyim, sadece bilimsel faaliyetlerle aynı hayat standardını tutturmam imkânsız idi. Ben şahsen benzer imkânlara sahip olduğu halde yurt dışından Türkiye’ye dönen pek çok akademisyen veya başka meslek sahipleri tanıyorum. Nitekim, Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’ni kuran ve geliştiren çekirdek kadrodaki hocalarımızın hemen hepsi dünyanın herhangi bir yerinde veya özel sektörde başarılı olabilecek kapasiteye sahip (çok büyük kısmı da bu başarıyı fiilen gerçekleştirmiş) insanlardır. Ben, bana soranlara, niçin Türkiye’ye döndüğümün izahatını yapmaktan uzun seneler önce vazgeçtim. Şunu söyleyebilirim ki, aldığım karardan dolayı hiç pişmanlık duymadım.

İlk senelerde bölümdeki en önemli çalışmalarımızdan biri lisans müfredatını tekrar düzenlemek oldu. Öğrencilerimizin daha iyi yetişmesi, piyasa şartlarına daha güçlü olarak hazırlanmaları için mühim bazı değişiklikler yaptık. Materials Science, Applied Mechanics, Surveying, Geotechnical Engineering, Physics III gibi aslında her biri çok önemli konuları ihtiva eden –ama daha ziyade İnşaat Mühendisliği programlarına uygun- dersleri Çevre Mühendisliği için daha mühim olan Introduction to Environmental Engineering, Analytical Chemistry, Fluid Mechanics, Industrial Pollution Control gibi derslerle değiştirdik. Daha önceleri tek bir ders olarak anlatılan “Hydraulics” ve “Hydrology” konuları, iki ders olarak birbirlerinden ayrıldılar. Çevre Mühendisliği alanındaki gelişmeler ve piyasadan gelen talepler çerçevesinde müfredat değişiklikleri yapmaya devam ediyoruz. Bölümümüzün güçlü yanlarından biri, gerekli veya faydalı olduğu anlaşılan değişiklikleri hızla gerçekleştirme esnekliğine ve kararlılığına sahip olmasıdır.

Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, bu satırları yazdığım tarih itibarıyla, “zirvede” olan bir bölümdür diyebilirim. Eğitim ve araştırma faaliyetleri açısından tecrübeli bir bölüm haline geldik, ancak hâlâ “genç bir bölüm” olduğumuz söylenebilir. Dinamik, güçlü bir kadromuz var. Yeni katılan yardımcı doçent arkadaşlarımızdan beklentilerimiz sürekli yükseliyor. Müfredatımız İngilizce olduğu için, yurt dışında, anadili İngilizce olan bir ülkede doktora veya doktora sonrası çalışmalar yapılmış olması, uluslararası yayınların varlığı, proje yazma ve yürütme tecrübesi genç öğretim üyesi arkadaşlarımızdan beklediğimiz asgarî özellikler. Bütün bunlar, artan bilimsel araştırma başarısını ve eğitim kalitesini beraberinde getiriyor. Mezunlarımızın dünyanın her yerinde iş bulabilmeleri, hem özel sektörde, hem kamuda, hem yurt dışı üniversitelerde ve şirketlerde istihdam edilmeleri ve başarılı olmaları bizler için hem en önde gelen başarı ölçütü, hem de bir iftihar kaynağıdır.

Prof.Dr. Ömer Akgiray, Prof.Dr. Ahmet Mete Saatçı ve Prof.Dr. Zehra S. Can (06.07.2012)

 

Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi 1997 Yılı Kataloğu'ndan...

 


Bu sayfa Environmental Engineering tarafından en son 15.12.2021 22:14:39 tarihinde güncellenmiştir.

Çevre Mühendisliği

HIZLI ERİŞİM